Sümer Mahallesi / Fatma Ayhan Muğla Tazelenme Üniversitesi “SOKAK” Öyküleri
Denizli’de terzilik yapan teyzemi ziyarete gelmiştim bir bayram önü, ona yardım eder hem de biraz terzilik öğrenirim diye. Teyzemin evi sokağa bakan tarafta iki katlı, alt katı depo gibi üst tarafı iki oda ve oda kadar bir salonu olan küçük bir evdi. Bitişiğinde ev sahibi oturuyor alttaki boş alan bakkal dükkânı olarak kullanılıyordu.
Gece geldiğimde görebildiğim bu kadardı. Teyzem; salona, pencerenin önüne bir masa koymuş üzerinde rengârenk kumaşlar dizili, masanın bitişiğinde de dikiş makinası var, “bak senin çalışma yerin burası” dediğinde kumaş kalabalığından gözüm korkmuştu”. Birde tuvaletin gelirse beni kaldır tuvaletimiz dışarda” demişti.
Sabaha kadar zor dayanmış, erkenden kalkıp arka tarafa bakan pencereye gittiğimde, uzun ve biraz genişçe yolun bir tarafında minik minik, iki katlı dört tane ev ve karşısında, tek katlı kapısı kapalı büyükçe bir oda, onun biraz uzağında iki tane tuvalet görünüyordu. Büyükçe bir L harfinin, kısa kenarını teyzemin ve bitişiğindeki ev sahibinin evi oluşturuyordu. Evlerin bulunduğu alana açılan iki kanatlı alçak demir kapının tam karşısında bir tulumba ve başında kahvaltı bulaşıklarını yıkayan bir kadın vardı.
Yavaşça aşağı indim, tuvaletlere doğru yürürken, kabarık saçlarının tepesine minik bir eşarp kondurmuş bir genç kızın kapıdan çıktığını görünce kadınlar tuvaletini öğrenmiş oldum. Dönüşte Teyzemin evine diğer taraftan bitişik olan evden siyah önlüklü başında şapkasıyla bir kız öğrenci aceleyle çıkıyordu yüzünü göremedim.
Yukarı çıkıp arka tarafı gören pencerenin önüne oturup seyre başladım. Sarışın bir genç üzerinde deri mont, gömlek yakaları dışarda, hızlı hızlı geldi tulumbadan çektiği suyla elini yüzünü yıkadı ellerini kıvırcık saçlarından geçirerek taradı, cebinden çıkardığı mendille de yüzünü silerek koştu gitti.
Biraz önce öğrenci kızın çıktığı evden gürültülü bir kalabalık çıktı merdivenin altına sıkıştırdıkları bebek arabasını zorlukla çıkarıp, biri bebek birisi iki yaşlarındaki kızı telaşla arabaya koydular, adam kapıyı kilitlerken kadın nihayet bir yerlerden bulduğu emziği kızın ağzına tıkıştırdığında kapıya varmıştı. Sonra iki genç çıktılar ortadaki evden hızlıca kollarının altında kitapları başlarında şapkalarıyla.
Burası epey hareketliymiş diye düşünürken teyzem ve işe gitmek üzere hazırlanmış eniştem haydi çabuk kahvaltıya dediler. Kahvaltıda sabahtan beri gördüklerimi anlattım onlara. Burada oturanların hatta bu mahallede oturanların çoğu şu yukarıdaki Sümerbank fabrikasında çalışırlar, kabarık saçlı Neriman, bitişikteki iki çocuklu ailedeki kadın, kocasının kapalı halde manav tezgâhı var, sarışın kıvırcık saçlı genç ve senden önce kalktıkları için göremediğin iki adam hepsi enişten gibi fabrikada işçidir.
Aşağıdan yavaşça “güler abla, güler abla” diye seslenen Neriman’a baktık pencereden. Kuş yuvası gibi kabarttığı saçının altında yüzü iyice küçülmüş, dudaklarına çamur gibi sıvanmış kırmızı ruju, aynı rujdan yapıldığı belli suratını kaplayan allığı ve kirpiklerine sürdüğü rimelin topaklarından zorla görünen cıvıl cıvıl gözleriyle, benim eteğimi dikcen de mi bugün? onun cevabını beklemeden fısıltı halinde “Ferhat çıktımı Ferhat” dedi. “Hay Allah müstahakkını versin senin Neriman, ne bu halin yine abine yakalanacaksın kızım, Ferhat çok oldu çıkalı hem Ferhat’tan sana ne”. Teyzem kendi kendine konuşuyordu Neriman dış kapıdan çıkmıştı bile. “Deli bu kız” diye devam etti köyde durmak istemediği için yalvar yakar birinin yardımıyla fabrikaya soktular rahat durmuyor ki suratının halini gördün, bir de Ferhat sevdası çıkardı başına. Geçenlerde abisine yakalandı başı açık makyajlı haliyle, elinden zor aldık. Köye götürmeye kalktı köpek gibi yalvardı abisine, o da “bu son bir daha hakkın yok” dedi gitti. Daha Ferhat’tan haberi yok, evde beraber kaldığı kızcağız da varlığı ile yokluğu belirsiz sessizce gider gelir bu deliyle nasıl baş ediyor bilmem dedi.
“Sabah yandaki evden bir genç kız çıktı o kim” dedim.” Nalan o” dedi liseye gider, evdeki adam onun amcası olur, külüstür bir kamyonu var, birde kapalı sebze halinde tezgâhı, akşama kadar ordadır. Karısı Sümerbank’ta çalışır ikinci çocuk olunca işi zorlaştı.” Çocuklara kim bakıyor”? sabah götürüyorlardı da. “ Fabrikada kreş var bu işçiler üç vardiya çalışır. Sabah erken giden saat 3 gibi gelir 3 te giden gece 11de 11 de gidende sabah yedide gelir. Hangi saatte giderse gitsinler kreş hizmeti var sabah gittiğinde rahat eder ama 3 te ve 11 de gittiğinde çok perişan olur”. Çocuklar gece uyumuştur oynamak ister, kadın uykusuzdur uyumak ister, işte o zaman çok söylenir kocasına “ne vardı çok kazansaydın da, ben şimdi çocuklarımla uyuyor olsaydım” diye. Kocasının, şu iki ayda arabanın borcu bitiyor ondan sonra çalıştırmayacağım seni sözleri aybaşında maaşı alınca unutulur, alınacak şeyler sıralanır, adamın arabası yeniden arızalanır, bir dahaki gece vardiyasına kadar ortalık yumuşar. Eğer günlerden çarşambaysa Nalan biraz erken gelir okuldan, çocukları alır ortalık biraz sakinler. “O kız da çok iyi idare eder onları, iki küçük çocuk, hayat şartlarından bunalmış amca ve yenge ne zaman ders çalışır bilemem”. İki de genç çıkmıştı sabah ellerinde kitaplarıyla onlar kim? onların birisi liseye, biriside sanat enstitüsüne giderler çok terbiyeli çocuklardır kafalarını kaldırıp bakmazlar. Tulumbanın başı boşalmadan gelmezler. En sondaki evde de yine iki işçi oturur, çoluk çocukları köyde olduğundan hafta sonları köydelerdir onları da pek görmeyiz.
“Haydi, halk bakalım bu kadar sohbet yeter işimize başlayalım” dedi teyzem ve kumaşların başına geçtik, “bak şu siyah beyaz kareli kumaş var ya o Nalanın” dedi, etekle yelek istedi ama çıkarabilir miyiz bakcez gari, Neriman’ınkini merak etmiştim göz gezdirince buldum kumaşların en renkli en cafcaflısı onundu. İki sene kadar akşam kız sanata gittiğimden elim yatkındı biraz, hemen kesilmişleri ben teyelledim, teyzem makinalarını çekti oturup beraberce sürfilelerini yaptık bıraktık. En çok Nalanın kıyafetini merak ediyordum hadi onu yapalım dedim, kumaşı masaya serdik, etek ve yelek kalıbını koyduk, yeleğin üst üste binme payı ve içe kıvırma payı çıkmıyordu tuh dedi teyzem yeleği çok istemişti, önü kapalı süveter gibi yaparsak çıkıyordu öyle yaptık, Neriman’ınki yarına kaldı.
Evde su bağlantısı yoktu bütün ihtiyaç bahçedeki tulumbadan görülüyordu. Sabah bahçede gördüğüm kapısı kapalı yer ortak çamaşırhaneymiş, herkes odununu, kazanını oraya koyar gerektiğinde kullanırmış su gene tulumbadan. Peki, nerede yıkanıyorlar dedim. Şu küçük evler altta üstte birer odadır yukarıya dışardan merdivenle çıkılır, merdivenin altına konan bir gazocağı ve arkaya dayanmış raf mutfak görevini görür. Aşağıdaki odanın bir köşesinde dolap gibi duran bir banyo vardır, çamaşır yıkandıktan sonra kazandan getirilen suyla herkes yıkanır, kışın sobanın üstünde sürekli güğüm olduğundan çocukların yıkanması o suyla olur.
Bütün bu evlerin sahibi bakkal, çocukları ve karısıyla birlikte her şeyi çekip çeviriyorlar. Kadın daha akıllı kiracılarla ilgili sorunları o çözer diye anlatırken sabahçı olanlar dönmeye başlamıştı. Önde Ferhat efe efe yürürken, arkada Neriman henüz alışamadığı topuklu ayakkabılarıyla ayakları birbirine dolanarak ona yetişmeye çalışıyor, durumun farkında olan Ferhat iyice hızlanıyor.
Biraz sonra Nalan göründü dış kapıdan, yorgun görünüyordu. Teyzeme koştum hemen Nalan’ı çağırsak ta kıyafetini versek dedim, merak ediyordum süveteri beğenecek mi diye. Dur dedi teyzem, “sen lise nerede biliyor musun?” biliyorum dedim buraya bir hayli uzak, işte tam oradan yürüyüp geliyor kızcağız bir nefes alsın, “her gün mü yürüyor o kadar yolu”, sadece yağmurlu havalarda bayramyerine kadar otobüse biner oradan yine yürür. Öğlenci olduğu zamanlarda, kışın karanlık olduğundan Hal’e amcasının yanına gelir o tezgâhını kapatıncaya kadar bekler o külüstür kamyona biner gelirler. Biz konuşurken aşağıda bir hareketlenme oldu önce bir çarpan kapı sesi arkasından evden çıkan düzgün giyinmiş Ferhat yukarıdaki odasından ona seslenen Neriman, Ferhat Ferhat birşey sorcam siz bugün mavi kumaşlara mı geçtiniz? Ters ters bakan Ferhat “ne mavisi ne kumaşı git kızım başımdan ya” deyip söylenerek çıktı gitti. O arada camda bizi gören Neriman hemen merdivenlere yöneldi nefes nefese yanımıza geldi. Senin elbiseni yarına bıraktım dedi teyzem, ama onun elbiseyle falan ilgilendiği yoktu, “abla ya bu gene süslenmiş gitti” dedi. Kızım senden izin mi alacak Ferhat, sana ne nereye giderse gider. Ben biliyorum onun nereye gittiğini, fabrikanın kapısında kaş göz ediyorlardı o sarı çiyanla. “Oda kim” dedi teyzem, aşağı sokakta oturan kız, ben bilirim onlara yapacağımı diye söylenmeye başlayınca “bak kendin söyledin demek sevdiği biri var bırak Ferhat’ı onun peşinde dolanmaktan perişan oluyorsun” diye akıl vermeye çalışırken Neriman kafasında planlarıyla hiçbir şey söylemeden kalktı gitti.
Fatma Ayhan Kasım 2022