Metamorfik Doğurganlık / Hasan Harmancı “Sokak” yazıları…

Yaşamın içinde doğrusallık ancak doğanın tekrarı olabilir. İnsanın ürettiği bazı kavramlar onun ilksel insan olmasından kaynaklı özelliğidir. Bu kavramların değişmeyenleri merhamet, vicdan, saygı, sevgi gibi devam edenlerden oluşur. İşin içine felsefe ve psikoloji girince bu özneler toplumsal derinlikte yaratır. Bunları insanın “yumuşak karnı” açlık, susuzluk gibi kavramlar olarak da görebiliriz. 

Yayınlama: 30.01.2025
34
A+
A-

İnsan böylesi “halde” canlı olmaktan başka bir kimliğe, değere sahip oluyor. Bodrum merkezde bulunan Mausolos Sanat Galerisi’ne her fırsatta göz ucuyla da olsa bakarım. Dikkatimi çekenler için ayrıca zaman ayırırım. Doğu Çankaya’nın bir sergisine göz ucuyla bakmak yetmedi. İçeri çeken bir renk cümbüşü size ister istemez gel diyor.

vodafon_içkale_19_şubat_2024
Turgutreis Kurs_Ugur Kurs Kazandirir_Banner_6-8-2024
bodrum-sokak-haber-youtube-abone
Bursluluk-Bodrum-bahçeşehir-10 aralık 2024
previous arrow
next arrow

Mecburen girdim. Daha ilk sergide göz ucuyla böylesi bir sergiye bakmanın vicdansızlık olduğunu anladım.

Sergi renk ve sayı algoritmalarının sessiz karşılayışı gibi başladı. “Hoş geldiniz” zamansız zaman diyen sergi o anda görünüşte “yumuşak” bir geçiş sağlıyor.

Zamandan zamansızlığa geçmek aynı zamanda mekândan lâmekâna da geçmeyi gerektiriyor.  İnsan iç sesine daha bir şey diyemeden sanatçının “Alın Yazısı-Merhamet”in burada ben yazarım deyişiyle karşılanmakta epey bir rehberlik ediyor. Yani sergi sahnesine yumuşak girişi de ancak bu kadar oluyor desem yeridir.

Yukarıda şöyle böyle sıraladığım kavramlara bireysel bakmak yerine onların toplumsallıkla ilişkileri üzerinde durmak gerekir. Sanat burada bir fabrika ayarı önermez. Bizzat toplumsallığın bu yöndeki körleşmesini, duyarsızlığın üstünün örtülmesini sorgular.

Sanatın/sanatçının ne dediğinden çok kendi bildiğinizi okumaya kalkarsanız, sanatçının sanki tuvaldeki çalışmasına ara verircesine sunduğu cümlelere ve matrisleriyle karşılaşıyorsunuz. Bu matris hakikaten bir renk dalgası ve algoritma ile teneffüs ettiriyor insana. Ancak ansızın tuvaldeki boşluklara bizim konuşma dilimize ait harflerin ve sayıların işlendiğini görünce ve o harflerin birleşip kelime ve cümlelere dönüştürdüğü vicdan, merhamet, sevgi ve gibi insanı insan eden “şeylerle” yolculuk yapmak durumunda kalıyorsunuz. Bu kavramların insan üzerindeki etkisi onurlu olmayı sağlayandır. Onurlu olmak bu anlamda eşitlik ve özgürlükle de ilişkilidir.

Sergiyi kuantumun insana dair yeni olanaklarıyla okumak insanın bilinçli olarak narsist uyuşmadan kurtulmasına göz kırpıyor. Neden mi? Çünkü narsist insanın içinde de kendi yapmacıklığının farkına varmasına sağlayan bir dil ya da itici-çekici özne vardır. İnsan her haliyle insan ancak böylesi ışık pencereleri insanın kendi varlığına sadıklığını değil, sadece varlık olmasına çağrı anlamına geliyor. Öte yandan empati üzerinden insanın yapısal sorunlarına, toplumsal adalet ve  eşitlik üzerinden yaklaşmasına odaklanmaya sezgisel bir damga vuruyor. Aslında sergide bu renler, ışıklar, sayılarla nereye yolculuk yapıyorum derken, birden asal sayılar gibi vicdan diye bir cümle okuyorsunuz. Aforizmalar arasında kahraman olmak isterken, kahramanların tarihsel bir döküntü ve öykünme olduğunu far ediyorsunuz.

Sergi bu haliyle ilk bakışta dahi bir soyutlama olarak size bakmıyor. Siz ise güle oynaya kavramları tekrarlayıp lâmekândan mekâna, zamansızlıktan zamana dönüş yoluna giriyorsunuz. Aslında insanın bedeni değil de, kavramlaştırılmış varlık olduğunu o an basbayağı tadıyorsunuz.

Sergi az birazda olsa Ayuavaska (Büyükanne) içmiş etkisi yaratıyor ve “Alın Yazısı-Merhamet”in dinlerin paradigması olmadığını onun insanın iç sesi bir eylem olduğunu dert edip sergiden, seraptan çıkıyorsunuz.

Sergi bana yapay zekaya merhamet, sevgi, saygı, aşk yüklemeye kalktığımız bir çağda acaba insanın içinde bu kavramları var etme savaşını da kazanabilecek miyiz dedirtti doğrusu. İnsan hala bu kavramları insandan öğrenemedi. Basbayağı bu kavramların kıtlık bilinci de gün gün azalmayıp artıyor, ne dersiniz?

Bu görsel yolculuk insanda iyiye gidişe, yani insanın içsel etiğine, değer bilincine bir duş etkisi yaratır mı yaratmaz mı bilmiyorum. Doğu Çankaya ile tanışırsan soracağım.

******

Bir gün sonra sanatçıyla tanıştım.  “duş etkisini” sordum. O bana  “Yatağın altındaki yılan metaforu” bakış açısını anlattı. Böylelikle karşılıklı rızalık oluşturduk.

“Yatağın altındaki yılan metaforu”na göre kimse yatağının altında bir yılanla kolay kolay yatamaz. Doğu’ya göre; örneğin yediklerimizi, içtiklerimizi üreten, kontrol eden onun mesleği ya da sadece işi gereği kontrol etmez. Bunun için aynı zamanda onun içinde kendisinin dahi arkına varmadığı bir merhamet, vicdan, sevgi, saygı ve doğru olma bilinci yatar.  İşte o bilinçsiz vicdan, merhamet insanın dengesidir. O üreten, yaratan vicdanlı olmak, merhamet göstermek için yola çıkmaz. Bu onun insan olmasıyla ilişkilidir. İstese ürettiğini kötü ve sürdürülemez de yapabilir. Bu içindeki varoluş bilinci olmasa ya da olmadığında kâbusta yaşarız. Vicdan ve merhameti içinde olan çoğunlukla bunun farkında olamaz.  İnsanın eylemi kendi içinde ahlaktır. Yaptığını iyi ve doğru yapması bir vicdan ve merhametle ilişkilidir. Bu herkeste olmasa da bunun olmasını sağlayan kişiler ve durumlar vardır. Biz yiyeceğimizi o vicdandan, merhametten bağımsız yeriz içeriz. Eğer bilincimizde ya da aklımızda kötü ya da başka bir şey olabileceği düşüncesiyle hareket etmeye kalksak işte insan ilişkileri karşılıklı ve her şeyde “Yatağın altındaki yılan metaforu”nda boğulur. İnsan yaşayamaz olur. İnsanın ilksel düşüncesinde de “yılan” bir korku nesnesidir. Anlıyoruz ki yılanı sadece bir canlılık hali içinde değil aynı zamanda insanın içindeki değerlerle de karşılaştırmak gerekiyor.

Yine örneğin biz kediyi sevdiğimiz için onu beslemeyiz sadece. Ancak bunu yaptığımızı gören kişi bizi vicdanlı sayar. İnsanın bu davranışının amacı vicdanlı ya da merhametli olmak değildir.  Bu doğamızda olan bir durumun anlaşılmasıdır.

İşte bu nedenle yazının başlığını Metamorfik Doğurganlık” olarak başlamak durumunda kaldım. Haksız mıyım? Sergide buluşmak dileğiyle…

Turgutreis-Uğur-Kampus_12 Temmuz 2024
Bursluluk-Bodrum-bahçeşehir-10 aralık 2024
previous arrow
next arrow
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.