İnanırsan olmaz, çalışırsan olur!
Hayatım boyunca karşılaştığım deneyimlerden ve kişisel anlayışımdan türettiğim bir söz var:
“İnanırsan olmaz, çalışırsan olur!”
Kariyerimin ilk yıllarında, iş hayatının basamaklarını çok hızlı tırmandım. Ancak benimle ilgisi olmayan birçok sebep yüzünden aynı hızla düşüşe geçtim. Defalarca başarısız oldum, farklı işlerde şansımı denedim ve toplamda sekiz ayrı sektörde çalıştım. Her başarısızlık bana yeni bir şey öğretti, her deneme beni daha sağlam hale getirdi. Nihayetinde, aile ve iş hayatı konusunda hedeflerime ulaşmayı başardım. Bu yazıyı, yaşadıklarımın ışığında, bizzat deneyimlediğim gerçeklerden yola çıkarak kaleme alıyorum. Bu yüzden de bu yazı, benim için en anlamlı ve en kişisel paylaşımlarından biri olacak.
İnanç ve Çaba Arasındaki Dengeler
Başarı ve emek, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana birbirinden ayrılmaz iki unsur olmuştur. Maalesef, günümüzde yalnızca inanarak ya da evrene mesaj göndererek arzulanan şeylere ulaşılabileceğini düşünen ciddi bir kitle var. Bu düşünce tarzı, ne bilimsel bir temele dayanır ne de akıl ve bilgelikle örtüşür. Daha da çarpıcı olan ise, bu görüşleri benimseyen kişilerin hiç de azımsanmayacak bir kısmının eğitimli ve entelektüel birikime sahip olmasıdır.
Evrene mesaj gönderme, retrolar, astrolojik kehanetler gibi yaklaşımlar ile insanları etkileyenlerin bir kısmı, ne yazık ki insanların zaaflarından faydalanan fırsatçılar haline gelmiştir. Bu tür yöntemlerin hiçbir somut temeli yoktur ve bireylerin yaşamlarında gerçek değişimler yaratmak yerine, onları kısa vadeli bir yanılsamaya sürükler. Bu işleri iyi niyetle yapanlar ise, belki de farkında olmadan, zarar verebilecek sonuçlar doğurabilir. İnsanların hedeflerini soyut “manifesto”lar ve “evrene gönderilen mesajlarla” somutlaştırmaya çalışmak, temelde hareketsizlik ve başarısızlık doğurmaktadır.
Bu noktada, “Pandora’nın Kutusu” mitinden ilham alabiliriz. Kutudan çıkan tüm kötülüklerin ardından umut içeride kalır. Ancak bu umut, bireyleri pasif bir bekleyişe mahkûm ettiğinde, bir lanet haline gelir. Ünlü bir söz, “Bir insana verilebilecek en kötü şey, sahte bir umuttur,” der. Sahte umut, bireyleri hareketsiz kılar ve gerçek potansiyellerine ulaşmalarını engeller. Bu nedenle, umut, sadece eylemi tetikleyen bir araç olarak değerlidir; eylemsizlikle birleştiğinde ise yanılsamalara yol açar.
Pozitif düşünce ve inanç, bir insanın motivasyonunu artırabilir ve moralini yüksek tutabilir. Ancak, bu düşünceler harekete geçmeyi engelliyorsa, bireyin kendi başarısını sabote etmesine yol açar. Gerçek başarı, düşüncelerden önce eylem gerektirir.
İlham Veren Tarihi Örnekler
Tarihte iz bırakan kişilere bir bakalım. Thomas Edison, ampulü icat etme yolunda binlerce deneme yaptı. Her başarısızlık, onu hedefine bir adım daha yaklaştırdı. “Başarısız olmadım; işe yaramayan bin yol buldum,” diyerek azmin en güzel örneğini verdi. Marie Curie, radyum ve polonyum elementlerini keşfederken yıllarını yorulmak bilmeden laboratuvarında geçirdi. Onun için başarı, yalnızca bilime adanmışlık ve sürekli çabayla mümkündü. Elon Musk, uzay teknolojilerini geliştirme yolunda birçok engelle karşılaştı, ama her defasında yeni bir çözüm yolu bularak çalışmaya devam etti. Bu insanların ortak noktası neydi? Çalışma, sabır ve adanmışlık!
Bir diğer ilham kaynağımız, Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk, sadece inançla değil, azim ve planlı bir şekilde çalışarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. “Hayatta tek bir şeye ihtiyacımız vardır, o da çalışkan olmak” sözü, onun çalışma ahlakını ve başarıya giden yolu nasıl tanımladığını açıkça ortaya koyuyor. Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyet’in inşasına kadar her aşamada, çalışkanlık ve disiplin en büyük rehberiydi. Atatürk’ün liderliği, sadece sözlerle değil, eylemleriyle de insanlara örnek olmuştur.
Doğadan Alınacak Dersler
Doğanın da bu konuda bize öğretecekleri var. Bir ağacın meyve verebilmesi için tohumun toprağa ekilmesi, sulanması, güneş ışığı alması ve zamanla büyümesi gerekir. Doğa bile bize, sabır ve emek olmadan sonuç alınamayacağını açıkça gösteriyor. Aynı şekilde, bir sporcu olimpiyatlara hazırlanırken, her gün disiplinli bir şekilde antrenman yapar. Başarı, sadece yarış günü kazanılmaz; o zaferin ardında yıllarca süren sıkı bir çalışma vardır.
Sonuç
İnanmak bir işin yarısı falan değil, yalnızca başlangıcıdır. Hedeflere ulaşmak, bu başlangıç noktasını harekete dönüştürmekle mümkündür. Çalışmak, mücadele etmek ve gerektiğinde pes etmeden devam etmek, gerçek başarıyı getirir.
Sonuç olarak hayatta bir şeyler başarmak istiyorsanız, sadece inançla yetinmeyin. Hedeflerinize ulaşmak için net bir plan yapın ve bu planı uygulamak için harekete geçin. Hayatta karşılaşacağınız zorluklar, sizi geriye çekmek yerine sizi büyütmeli. Her engel bir ders, her başarısızlık ise bir fırsattır. Evrenin mesajları kabul ettiğine, manifestolara veya astrolojik kehanetlere inanıyor olsanız bile, sadece bunlara bel bağlamayın. İnancınızı destekleyen gerçek bir çaba ve somut adımlar olmadan, başarı yalnızca bir hayal olarak kalır.
Başarıya ulaşmanın yolu, çaba göstermenin getirdiği yorgunluğu gurura dönüştürmekten geçer.
Bir gün geriye dönüp baktığınızda, harcadığınız her saat, döktüğünüz her ter, size şu sözleri söyletmelidir: “Bu başarı benim hakkım!” Çünkü gerçek mutluluk, bir hedefe ulaşmanın değil, o hedefe ulaşma sürecinin her anını dolu dolu yaşamaktan gelir.
Hedeflerinize sıkı sıkıya sarılın ve unutmayın: başarı, bir yolculuktur, bir varış noktası değil. Bu yolculukta attığınız her adım, sizi daha güçlü, daha bilgili ve daha kararlı bir insan yapar.
En azından kendimle alakalı öyle yaptığını söyleyebilirim.
Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum…