Evet, o gün İsmail Cem’in başyazısını ben yazdım. Daha neler neler…

Gazetecilikte bu türden başlıklara “olta” ya da “yem” başlık denir. Amaç okurun dikkatini çekmek ve yazının tamamını okutmaktır. Bazen haberde o başlıktan başka dişe gelen bir şey yoktur. O zaman okur haklı olarak kızar. Sansasyon haberciliğinin numaralarından biridir.

Yayınlama: 19.02.2024
485
A+
A-

Evet, İsmail Cem diyordum… Demek ki ben de bu yazıya dikkatinizi çekmek ve tamamını okutmak istiyorum. Bakalım başarabilecek miyim?

dorman-otel-17-eylül-2024
bodrum-sokak-haber-youtube-abone
vodafon_içkale_19_şubat_2024
previous arrow
next arrow

O kadar kolay olmayabilir. Örneğin 1990’larda çok daha kolay olurdu. O zaman İsmail Cem Dışişleri Bakanı’ydı. Hala çok ünlüydü.

Şimdi gençlerle konuşurken “O da kim?” diye boş boş bakanlara rastlıyorum. Gelmiş geçmiş en başarılı TRT Genel Müdürü, ünlü bir gazeteci ve Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi gibi çok önemli bir tarihsel incelemenin yazarı olduğunu bilmiyorlar.

Zaman acımasız, gürül gürül akıp gidiyor. Size o selin ırmağın kenarlarına attığı gargalakları toplamak kalıyor.
En azından kendi hayatınızı daha iyi anlayabilmek için onları yan yana dizmek zorundasınız.

Çünkü oradaydınız. Ve bazen başka kimse yoktu!

O YAZIYI NİÇİN YAZDIM?

Evet, itiraf ediyorum, İsmail Cem’in Politika Gazetesi’ndeki başyazısını 1975 sonlarında bir gün ben yazdım. Bunu kimse bilmiyordu. Şimdi Babıali’ye Son Tren adı altında çıkan anı kitabımın okurlarından önce siz öğreniyorsunuz.

Cem, TRT’de çok başarılı bir dönemden sonra Politika Gazetesi’nde çok başarısız bir dönem geçirmekteydi. 100 bin satması beklenen gazete 25 bin dolayında satmakta ve her gün tiraj kaybetmekteydi. Bunun nedenlerini bulmak isteyen Cem yemekten içmekten, uykudan ve dinlenmeden kesilmişti.

Ve bir gün, Cağaloğlu Tasvire Handaki odasında yorgunluktan pat diye düşüp bayıldı! Birkaç kişiydik. Su, kolonya filan ayılttık. Gazetenin matbaaya gitme saati yaklaşıyordu. Bana fısıltıyla:

“Haluk Bey, benim yazıyı siz yazar mısınız?” dedi.

Hiç ses çıkarmadan odama gidip, onun üslubuyla, onun konularında bir yazı yazdım, dizgi servisine verdim.
Başyazı, İsmail Cem imzasıyla birinci sayfanın sol altındaki yerine kondu. Kimse bir şey fark etmedi.
Cem’le de o konuyu hiç konuşmadık.

Babıali’nin tarihinde minicik bir andı. Anı olmuştu. Büyük bir olasılıkla kimsenin umurunda değildi.
Ama tarihin umurunda olabilirdi.

BABIALİ ÜÇLEMESİ…

Aradan zaman geçince, belirli zamanlarda belirli yerlerde bulunmanın omuzlarınıza bir sorumluluk yüklediğini sezinliyorsunuz. Ben, “hasbelkader” Türk medyasının son 50 yıllık geçmişi içinde çok kritik yerlerde bulundum, bazen tanıklık ettim, bazen kararlara katkıda bulundum.

Üç kitaptan oluşacak olan anılarımda, “Babıali Üçlemesi”nde, bunları anlatıyorum. İkinci kitabım Babıali’nin Yükselişi ve Çöküşü, üçüncü kitabım ise Babıali’den Sonra Hayat Var mı? olacak. Belki biliyorsunuz, Babıali’de Cinayet: Gazeteciyi Kim Öldürdü? adlı bir polisiye romanım da var!

Anılarım kronolojik bir anlatı değil, kritik anları anlatan episodlardan oluşuyor.

Ve yazarken, anı türünün edebiyat olduğunu hiç unutmamaya çalışıyorum.

Yani, anlattığım bazı şeyler çirkin olsa da, “güzel güzel” anlatmaya çalışıyorum.

ÇAPARİ ATMAK…

Madem yazıya bir olta atarak başladık, bir çapari atarak bitirelim:

Kıbrıs harekatı sırasında Başbakan Ecevit, eşi Rahşan hanımla benim tercüme ettiğim bir BBC belgeselini seyretmek için TRT’nin Mithatpaşa Caddesi’ndeki binasına gelmişti. Belgesel bir yerde Ecevit’in Türkiye’de milli kahraman haline geldiği anlatılıyor, Yunan askerini kovalayan miğferli, süngülü tüfekli posterlerini gösteriyordu. Tagore çevirmeni Bülent Bey, yüzü kızararak, mahcup mahcup “Bak Rahşan!” dedi. En yakınlarında ben vardım, başkası duymadı!

TRT’nin kuruluş gecesinde, en önde Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte oturan İsmail Cem, aniden bizim masaya gelip yanımdaki iskemleye oturdu. Anlayamadık. Meğer dansöz çıkıyormuş ve Milliyetçi Cephe gazetecileri dansözün Cem’in kucağına oturması için komplo kurmuşlar. Fotoğraf çekip solcu Genel Müdürü rezil edeceklermiş. Milli ve manevi değerleri koruyorlar ya!

Ekip olarak Politika Gazetesi’ndeki işimizden atıldığımızı, New York’ta, o zamanki Türkevi’nin asansöründe ayaküstü Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’den öğrendik.

İşsiz kalmıştık ve paramız yoktu.

Anı biriktiriyorduk!

İsmail Cem Kimdir?

1940 İstanbul doğumluydu. Evli ve iki çocuk sahibiydi.

1959’da İstanbul Robert Koleji’nden ve 1963’te Lozan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1981’de Paris Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde siyaset sosyolojisi dalında Lisans Üstü eğitimi yapmıştır.

1963 den başlayarak çeşitli gazetelerde Yazı İşleri Müdürlüğü, Genel Yayın Müdürlüğü yapmış ve 1971 – 1974 tarihleri arasında Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şubesi Başkanlığı, 1974 -1975 tarihleri arasında Türkiye Radyo Televizyon Genel Müdürlüğü,1987 – 1991 tarihleri arasında İstanbul Milletvekili, 1995 – 1999 tarihleri arasında Kayseri Milletvekili, 1996 da Demokratik Sol Parti TBMM Grup Yönetim Kurulu Üyesi, 1987-1996 tarihleri arasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve Batı Avrupa Birliği (BAB) Asamblesi Üyesi, 1989 -1991, 1993 – 1995 tarihleri arasında AKPM Sosyalist Grubu Başkan Vekili, 1996 da AKPM ve BAB Asamblesi Türk Parlamenter Grubu Başkanlığı görevlerinde bulunmuş ve Avrupa Medya Enstitüsü Danışma Kurulu Üyeliğini yürütmüştür.

7 Temmuz l995 – 6 Ekim 1995 Tarihleri arasında 50. Hükümette Kültür Bakanlığı, 30 Haziran 1997-11 Temmuz 2002 tarihleri arasında 55, 56 ve 57. Hükümetlerde Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur.

Son olarak, İstanbul Bilgi Üniversitesinde Uygulamada Türk Dış Siyaseti konulu dersler vermekteydi.

İngilizce ve Fransızca bilmekteydi.

Yayınlanmış eserleri:

Türkiye’de Geri kalmışlığın Tarihi, Türkiye Üzerine Yazılar, 12 Mart, TRT’de 500 Gün, Siyaset Yazıları, Geçiş Dönemi Türkiye’si, Sosyal Demokrasi Yada Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir?, Türkiye’de Sosyal Demokrasi, Engeller ve Çözümler, Yeni Sol, Soldaki Arayış, Gelecek İçin Denemeler, Mevsim (Fotoğraflar), 21 Yüzyılda Türkiye, Türkiye Avrupa Avrasya I, Avrupa’nın Birliği ve Türkiye.

24 Ocak 2007 tarihinde vefat etmiştir.

dorman-otel-17-eylül-2024
Turgutreis-Uğur-Kampus_12 Temmuz 2024
previous arrow
next arrow
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.