Bodrum Batar mı?
Bodrum batarsa Türkiye de batar deniyormuş. Bu söz, servet-i fünun edebiyatı söz sanatlarından mübalağanın güncel bir örneği gibi alınabilirse de, çağrıştırdığı bir başka soru var ki, o önemli: Bodrum batar mı ?
Allah korusun ama, olabilir. Bu gidişte ısrar edersek. Mesela, biz pek araştırmasını yapmıyoruz ama denizlerimizin kirlendiğini görmek için uzman olmaya gerek yok. Eldeki tesisler kitabına göre çalıştırılamıyor. Koylarda atıklarını denize boşaltan tekneleri kontrol etmeyi düşünen bile yok. En önemlisi, Bodrum derelerinin her biri adeta bir pislik yuvası. Bunların ilk kuvvetli yağmur ile boşalttıkları kirlilik, normal kanalizasyon atığındakinden kat be kat fazladır. Artık iklim krizi içine girmiş durumdayız. Her yıl yeni sıcaklık rekoru kırılıyor. Akdeniz ve havzası en hızlı ısınan bölgelerden. Denizlerin ısınmasının kirlenmenin hızını daha da arttırdığı bilimsel bir gerçek. Suyumuz yok. Burnumuzun dibinde, yöre halkının mesire yeri olarak kullandığı gürül gürül Ekinambarı kaynak suları varken. Yarım ada genelinde hala bir master planımız olmadığı için bu dertlerle nasıl baş edeceğimiz konusunda bir fikrimiz yok. Gönül yazarımız Yaşar Kemal’in dediği gibi: “Düştü(k) bir ormana, yol belli değil”.
Bodrum’a dünyanın sayılı zenginleri yatları ile hala geliyorlar. Bodrum onlar geldiği için mi değer ve kıymet kazanıyor ? Yoksa, onlar Bodrum’un doğal güzellikleri, tarihi ve insanının yarattığı havayı solumak için mi geliyorlar ? Bu sorunun cevabı çok önemli: Stabil bir ekonomi ve sağlıklı bir toplum somut, elle tutulabilen, görülebilen gerçek değerler üzerine bina edilir. Bunlar da ya Allah vergisidir ya da insan emeği ürünüdür. Ama, beşerin gözü pek ala boyanır, aklı çelinir ve soyut bir kavram, bir marka mesela, çok moda olur ve yok yere akıl almaz kıymete binebilir. Hele günümüz medya teknolojisi ile bu çok daha yaygın ve kolay bir hale gelmiş durumda, hem bizde hem de dünyada. Allaha şükür bu konularda batının hiç gerisinde kalmayız. Ama bu şekilde aşırı pompalanan sözde değerlerin yarattığı kontrolsuz ve dengesiz ortamın tepetaklak olması kaçınılmazdır, tıpkı aşırı şişen bir balonun patlaması gibi. Öte yandan, mal ve hizmetlerin değerinin şişirilmesi, insani, ulusal ve etik değerlerin de göz ardı edilmesini, kaçınılmaz bir şekilde beraberinde getirir. Böyle toplumlarda haksız kazancın yaygınlaşmasının getirdiği sosyal çürüme önüne geçilemez olur. Örneğin, Bodrumda hemşehrilik nosyonu hızla kaybolmakta. Kiralar çok yüksek, metropolleri aratmıyor adeta, çalışanı aldığı maaşla Bodrum’da zor geçinir durumda. Kapkaççılık, dolandırıcılık artık moral bozucu boyutlarda.
Bodrum batar mı ? Bu bize bağlı. Konu öyle fiyatlar konusunda dikkatli konuşmak ile çözülebilecek kadar basit de değil. Son elli yıllık gelişmelere bakarsak Bodrum’un değerinin kaynağının doğası, tarihi ve kültürü olduğunu görmemek mümkün olmaz. Eğer bizler Bodrum’un gelişmesini, ekonomisini bu prensipler üzerine bina edemezsek sonu meçhul bir yola girmiş oluruz. Ama, altyapımızı, gelişme stratejilerini Bodrum’un Allah vergisi özgüleri ve etik değerler üzerine kurabilirsek Bodrum’a hiçbir şey olmaz dostlar. Ancak, bunun için de artık planlamanın önemini kabul etmek gibi, “farklı” bakış açılarına ihtiyaç var. Zira, Bodrum’un böyle karmaşık problemlerinin sürdürülebilir çözümlerini bulmak kişileri aşar, ancak bütüncül ve kapsamlı planlama çabaları ile ortaya çıkarılabilir.
Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum