Birden Büyümek / Fatma Ayhan “Sokak” Öyküleri

Bu sene ortaokulun son sınıfı sekizinci sınıftayım, seneye lise artık büyükler kategorisine katılıyorum. Derslerim çok iyi, bir yandan da sınavlara hazırlanıyorum. Artık yarıyıl tatilinde arkadaşlarımla gideceğim bir tatili hak ettim diye düşünüyordum ki hayır dediler, hem o kadar büyük değilmişim hem de tatili karşılayacak paramız yokmuş.

Birden Büyümek / Fatma Ayhan “Sokak” Öyküleri
Efsane Saatler
Turgutreis Kampus_UBS Okul Banner_YuksekCozunurluk_1140x200 (1)
Bursluluk-Bodrum-bahçeşehir-10 aralık 2024
vodafon_içkale_19_şubat_2024
previous arrow
next arrow
Yayınlama: 30.01.2025
68
A+
A-

Her zamanki gibi anneanneme gidilecek, orayı da çok seviyorum ama artık anneannemle o kadar güzel vakit geçiremiyoruz. O elinden geleni yapıyor ama benim isteklerim değişti arkadaşlarımla birlikte olmak istiyorum. Yarın sabah yola çıkıyoruz, annem hem yola hazırlanıyor hem gelince evde hazır bulmak istediklerini düzenliyor. Sabah uyandığımda yağmur başlamıştı, sevindim belki vazgeçerler diye ama babam çabuk olun hızlanmadan yol alalım deyince düştük yola, yağmur ara ara hızlanarak köye kadar devam etti.

vodafon_içkale_19_şubat_2024
Turgutreis Kurs_Ugur Kurs Kazandirir_Banner_6-8-2024
bodrum-sokak-haber-youtube-abone
Bursluluk-Bodrum-bahçeşehir-10 aralık 2024
previous arrow
next arrow

Anneannemi görünce önce bir her şeyi unutup her zamanki gibi koşup sarıldım,  ikinci durak mutfak ocağın üzerinde sarma tenceresi, fırında börek yeni pişmiş kokusu her yeri sarmış, tezgâhın üstüne sıralanmış kurabiye poğaça ve kek tabakları, hepsi benim en sevdiğimden elimi hangisine uzatacağımı şaşırmışken aklıma geldi, önce ellerimi yıkamam gerek bu evin en şaşmaz kuralı, yemekten önce de sonra da eller yıkanmalıdır. Çok acıkmışız, birde bu tatları özlemişiz karnım çoktan doydu, gözümü doyuramıyorum. Yemek ve hoş beş vakti geçince sıkıntım aklıma geldi puflamaya başladım. Nesi var bunun dedi anneannem, anlattılar tatil meselesini çok üzüldü ama bir şey yapamadı, hiç kıyamazdı bana “gel bak ne göstereceğim sana” deyip odasına götürdü, gizli kumbaramızı çıkardı “bak bu sefer içinden ne çıkarsa hepsi senin, evinize gidince istediğin gibi harca” dedi. Hayaller birbiri ardına sökün ederken, hayallerimin ve anneannemin üzgün yüzü gevşemeye başlamama neden oldu..

Bahçeye çıkamadım hala yağmur yağıyor. Salonda kuzine soba yanıyor ev sıcacık, akşam sobanın üzerine kestaneleri dizdik, bir ucunda da annem çay demledi, suyu demliğe koyarken sobanın üstüne düşen iki damla su cızırdayarak dolaştı, çaydanlığa çarpıp dağıldı ve bir süre çaydanlığın altında tısırdadıktan sonra yok oldu. Bu arada ben çıtırdamaya başlayan kestaneleri çevirdim, annem elinde bir tabak patlamış mısırla geldi mutfaktan, mısırın, kestanenin, çayın kokuları birbirine karıştı. Eskiden olduğu gibi ellerim yana yana kestaneleri soyup sıcak sıcak yerken, bir elim de arada mısır tabağına gidiyordu. Çayları da içince üstümüze bir rehavet çöktü yol yorgunluğu da var, annemle babam sabah yola çıkacaklardı erken yattılar, anneannemle ben karşılıklı iki kanepeye yataklarımızı yaptık, kışın geldiğimde salonda yatardık ben üşümeyeyim diye. Konuşmaya başladık ben dayanamayıp parayla ilgili düşündüklerimi anlatıyorum…

******

Bir otobüsteyim, arkadaşlarımla beraber tatile gidiyorum, parayı anneannem vermiş, kırmayın çocuğu hak etti demiş. Bizim sınıftan üç kızla paylaşıyorum otel odasını, kıkırdamaktan, minik sırlarımızı paylaşmaktan, dedikodu yapmaktan uzunca bir süre uyuyamadık. Sabah bembeyaz bir dünyaya uyanacak, kendimizi hemen karların üstüne atacaktık, kıyafetlerimizi bile hazırlamıştık, hangimiz önce uyudu bilmiyorum.

Çok sıcak anneannem, yatarken kömürü çok atmış gene sobaya, üstümü açsam o zaman daha sıcak, örtünsem mi acaba? Ne yapsam olmuyor, sıcak gittikçe artıyor nefes alamıyorum, gürültüler var, kapılara vuruluyor dışarı çıkın diye bağırıyorlar, Bebekler çocuklar ağlıyor. Kapıların altından duman sızıyor kalkmak istiyorum kalkamıyorum, sanki başka bir yerde yatıyorum ama olanları görüyorum, kapıları açınca yoğun bir duman doldu odaya, koridor karanlık, duman, anneler babalar kalabalıkta elinden kaçırdıkları çocukları çağırıyor sesinin çıkabildiğince. Yangın merdiveni nerde diyorlar bir kapı açılıyor, oradan alev dalgası geliyor koridora, insanlar dumanla alevlerin arasında dönenip duruyorlar, Hiç öyle çığlık öyle haykırış duymadım bu ses ne bir insana ne de başka bir canlıya ait olamaz, saçları tutuşan bir kadın saçını kurtarmaya çalışırken elbiseleri alev alıyor, alevlerle vücudu arasında hiçbir koruyucu yok ve ona diğerleri katılıyor o hiç duymadığım çığlıklarla. Çaydanlığı alırken sobaya değen elimin, kızartma tavasının üstüne yapışan kolumun acısı geliyor aklıma, bir daha hiç sesimi çıkarmayacağım diyorum. Kaçmam lazım ne yapacağımı bilemiyorum kaçamıyorum, siren sesleri geliyor, üstümüzden sular akıyor, yanmayı önleyemeyen ama hiç değilse yanarken ölüyor olmanın acısına son veren.

Duman, ateş, su hepsi bir arada, nefes almaya çalışan boğuk öksürük sesleri de duruyor bir süre sonra. Diğer katlardan gelen sesler var pencereyi açmışlar, çocuklarını kurtarmak için aşağıya atmaya çalışıyorlar. Bir adam görüyorum çarşafları bağlayıp insanları aşağıya sarkıtmaya çalışıyor, o başka bir katta, pencerelerden alevler fışkırıyor, siren sesleri çoğalıyor hem içeri dışarı görebiliyorum. Durum garip bir o kadarda olağan o anda.

Birden çok soğuk bir yerdeyim kocaman bir tır adını sonra hatırlar mıyım bilmiyorum, kömürleşmiş bir heykele dönmüş insan bedenlerini getiriyorlar.  İnsanlar geliyor onlara bakmaya, bakamıyorlar, baksa da göremiyorlar gözyaşlarından, görse de tanıyamıyorlar, DNA diyorlar, test diyorlar. Bir kadın “ah ah ellerim kırılsaydı da vermeseydim o parayı, ben bu vicdan azabıyla yaşayamam, Allah benimde canımı alsın” diye feryat ederken dövünüyor bir yandan, bu ses anneannemin, onun ne işi var burada. Hayır, anneanne sen ölme, ölme demek istiyorum başaramıyorum, sesim çıkmıyor,r elimi kolumu sallıyorum  kimse görmüyor.

******

Değişik sesler geliyor Bolu, Kartal kaya, kar tatili, facia, yangın, belediye, itfaiye, yetki, Bakan, sorumluluk, sayılar, gelip, gelip gidiyor. Nihayet gözlerimi aralayabildim, annem babam üstüme eğilmişler, kolumu bacağımı zapt etmeye çalışıyorlar, anneannem elindeki ıslak havluyu alnıma koyarken yanıyor bu çocuk diye söyleniyor. Anneanneme sarıldım hemen ağlamaya başladım, sırılsıklam ter içinde kalmış, hemen üstünü değiştirelim, terlemesi iyidir derken gözlerini televizyondan alamıyorlardı.

Akşama biraz toparlandım, Yangını, faciayı, sayının yarısı çocuk78 e çıktığını, yaralıların olduğunu öğrendim, ben de oradaydım diyemedim, orada yaşananları belki herkesten çok daha iyi anladım. Ev halkı facia nedeniyle televizyona kilitlenince, beni geç fark etmişler ve ben yükselen ateşimin etkisi ve televizyondan gelen seslerle kendimi olayın içinde hissetmişim.

Annemler öğleye doğru gittiler, hastayım diye götürmek istediler, gitmedim. Anneannem çok sinirlendi onu hiç öyle görmemiştim, kendi kendine konuştu durdu, 78 kişi ölmüş, yaralının sayısı belirsiz, bütün bir aile bir günde yok olmuş, yüreklere düşen ateş kor gibi yanarken, şunların konuştuklarına bak hele, kim yetkiliymiş kim sorumluymuş belli değilmiş. Ölümün iyisi kötüsü olmaz ama böylesi görülmüş bir şey değil. Kurtulan kurtaramadıklarının acısıyla, tatile gönderen veya gitmesine yardımcı olan, ömür boyu bu vicdan azabıyla nasıl yaşanacağının bilinmezinde kıvranırken, hala kim yetkili kim sorumlunun tartışmasını yapıyorlar, yok mu elinizde kanun yönetmelik bir baksanız olacak. Bir de tatile gelenler beyaz yakalıymış “ne demek o” dedim “öğretmen, avukat, doktor, gazeteci mühendis gibi meslek sahipleri” dedi, iyi kazanıyorlarmış ki burada tatil yapabiliyorlar sözlerini edenler var utanmadan. Biz ne zaman bu kadar vicdansız olduk ya, o dediklerinize en değerlilerimizi, değerlerimizi çocuklarımızı, eğitimimizi, sağlığımızı, adalet arayışlarımızı, can güvenliğimizi, doğru haber alma hakkımızı emanet ediyoruz hiç mi bunlar aklınıza gelmiyor. Başsağlığı dilemek için arayıp, hakaret edenleri hiçbir canlı sınıfına sokamıyorum.

Kendi kendine konuşurken, “Aslında Devlet her bir bireyinin can güvenliğinden sorumludur” dedi. “Anneanne sen nereden biliyorsun bu kadar şeyi” dedim, “biliyorsun ben emekli öğretmenim, olmasaydım bile günlerdir konuşuluyor, dinlemeyi dinlediğini ayıklamayı bilirsen çok şey öğrenirsin, tereddüdün varsa elimizin altında bir sürü bilgi kaynağı var araştırırsın” dedi.

Sonra yanıma geldi “sen hastasın ben habire konuşuyorum, bir çorba yapayımda ikimiz içelim diyerek mutfağa doğru gitti.

Bu tatili anneannemle köyde geçirdim kar da yağdı ama çıkmadım, çıkamadım. Rüyayla gerçeklik arasında yaşadıklarım, ikisini ayırt etmekte zorlanışım, beni bir hayli hırpalamıştı, o kadar etkilenmişim ki sürekli araştırdım, bazen karıştırdım ama doğru bilgiye ulaşmanın yollarını öğrendim.

Hafta sonunda annemler beni almaya geldiler. Ben artık bıraktıkları kız değildim. Bir haftada birkaç yaş büyümüştüm ve anneannemle paylaşacak tartışacak çok konum olmuştu.

Fatma Ayhan 26 Ocak 2025

Turgutreis-Uğur-Kampus_12 Temmuz 2024
Bursluluk-Bodrum-bahçeşehir-10 aralık 2024
previous arrow
next arrow
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.