70’lerMahallesi…
Mehmet Toker-Muğla Tazelenme Üniversitesi
Çok dik olmayan ama sürekli yükselen bir yokuştayım, hafif bir düzlükte bir meydan var nefeslenmek için bir banka oturdum etrafıma bakıp tanımaya çalışıyorum. 70’ler Mahallesi yazıyor yol kenarı panosunda. İlk kez geliyorum bu mahalleye.
Telefon çaldı baktım Hayat Hanım diye kaydettiğim bir kişi arıyor. Hiç karşılaşmadık, yüzyüze gelmedik ama her yıl bir kere arar hatır sorar. Ses tonu hep aynıdır hiç değişmez. Kimdir kaç yaşındadır neden niçin arar bilmem soramadım hiç o aradığında önceleri bir heyecan basardı şimdi, şimdi o heyecan, merak ve ilgide azaldı. Bir görev gibi konuşur oldum hatta bir an evvel kapatsın diye bekler oldum.
Etraf sessiz, meydanda hareket az, yürüyenler sakin ve yavaş, çocuk sesi hiç yok.
Banktan kalktım çay içmek içmek için etrafıma bakındım, küçük temiz bir mekan gördüm girdim oturdum. Oturduğum sandalyenin tam karşısında bir ayna fark ettim. Bir anda gözüm aynaya takıldı ve karşımdaki görüntüyü tanımakta zorlandım. Hatta o kadar dalmışım ki yanımda beliren garsonu bir süre fark etmedim. Orta yaşın çok üstünde bir beyfendi siparişimi soruyor menüye bile bakmadan çay dedim. Adamcağız hiçbir şey söylemeden gitti.
Aynadaki kişi benim ama ben onu kendime benzetemedim ki..! Saçlar seyrekleşmiş, alnı açılmış, saç sakal bembeyaz. Görünür bir arazı yok ama halinden de pek keyifli olmadığı görülüyor. Daha fazla bakmadım kafamı çevirdim, mekana yoğunlaştım. Benim gibi yalnız bir kişi daha vardı.
Garson bir tepsiyle geldi tepside çayın yanında benim sipariş etmediğim bir şeyler daha vardı ve hemen masaya yerleştirmey başlad. Ben merakla bakıyorum. Güzel bir fincanda hoş kokulu bir çay, yanında içinde bir kısım maddeler olan büyükçe bardak su ve küçük bir kek üzerinde çok küçük bir mum. Su ve kek işletmemizin ikramıdır dedi ve gitti. Hayret ve şaşkınlıkla arkasından baka kaldım.
Çay o ana kadar içtiğim en güzel çaydı, kokusu, demi, sıcaklığı bambaşkaydı. Su ise kelimenin tam anlamıyla “ab-ı hayat” tı. İçimi boğazdan akışımı içime hatta beynime ve ruhuma etki eden serinliği, lezzeti inanılmaz güzeldi. Tüm bunlar 10 dakika içinde olmuştu ve bir anda sanki yeniden doğmuş gibi oldum. Keki yemeden önce bir süre mumu seyrettim, yanıyor ama küçülmüyordu, bir sihir gibi. Garsona işaret ettim geldi, tüm bu lezzetlerin ve kekin anlatmasını istedim. Son derece nazik bir şekilde yüzüme bakarak ve gülümseyerek “…yeni yaşınız kutlu olsun…” dedi. Şaşırdım. Siz dedim, nasıl bilebilirsiniz ki benim bu gün doğum günüm olduğunu diye sordum. Aynı sakinlik ve alışkın bir duruş ve ses tonuyla, Hayat hanım aradı sizinle ilgili bilgi verdi dedi. Şaşkınlığım daha da arttı. Ne, nasıl neden gibi kekeleyerek tanıt verirken adamcağız sanki alışkın bir eda ile beni izliyordu.
Yanımdaki sandalyeyi çekerek teklifsizce ama saygılı bir şekilde yanıma oturdu elini elimin üzerine koydu ve “Mehmet bey bu gün 69 yaşınızı bitirdiniz ve bizim 70’ler mahallesinin bir mensubu oldunuz…” dedi. Evet, doğruydu ben bu gün 69 yaşımı bitirmiştim. Tüm bu olanları bir hayal, bir rüya gibi izliyordum. Hesap ödeyip çıkmak isterken bu gün için hesap almayacaklarını ama daha sık uğramamı belirtti adamcağız. Teşekkür ettim, dışarı çıktım.
O tabelayı tekrar gördüm 70’ler Mahallesi…